Powered By Blogger

11 Mayıs 2011 Çarşamba

UT

 

Ut, telli bir müzik aletidir. Sözcüğün aslı Arapça sarısabır veya ödağacı anlamındaki el-oud dan gelir. Baştaki el- sözcüğünün, bazı dillerde olup bazılarında olmayan harf-i tarif (belirgin tanım edatı) olduğunu bilen Türkler bu edatı atmış, geriye kalan oud ('ayn, waw, dal) kelimesini de - gırtlak yapıları ayna uygun olmadığı için - "ut" şekline sokmuşlardır. Dillerinde tanım edatı olan batılılar, 11-13. yüzyıllar arasındaki Haçlı seferleri sırasında tanıyıp Avrupa'ya götürdükleri bu saza,  Alaut (İsp.), Luit (Dat.) gibi hep L ile başlayan isimler vermişlerdir. Hatta saz yapıcılığı anlamında kullanılan lütiye kelimesi de yine lütten yapılmadır (aslı Fransızca luthier).
Ut çalan kişiye "udî" denir.

Konu başlıkla1 Yapısı

  • 2 Ut yapımı hakkında özet bilgiler
  • 3 Utun Akort Çeşitleri
  • 4 Mızrab
  • 5 Udun Türk Musikisindeki Yeri ve Önemi
  • 6 Büyük Ut Üstadları
  • 7 Günümüz Ut Üstadları
  • 8 Geçmişteki ve Günümüzdeki Ut Yapımcıları
  • 9 Udun Bakımı ve Muhafazası
  • 10 Utla İlgili Kaynaklar

Yapısı

Tekne (gövde), göğüs (kapak), sap, burguluk ve teller olmak üzere beş esas elemandan meydana gelen udun yapımına, eleman sıralamasında da görüldüğü gibi, tekneden başlanır. Udun teknesi; gemi karinasını andıran, eni ve boyuna yapıştırılmış 4-5 cm kalınlığındaki parçalardan oluşan bir kalıp üzerine, 70 cm boy, 2 ila 4 cm en ve 3 mm kalınlıktaki dilim yaprak veya çemberlerin, çoğunlukla aralarına - hem estetik, hem sağlamlık amaçlı - kontrast renkli tek veya çift filetolar konularak işlenmesiyle meydana getirilir. Günümüzde bazı yapımcıların, parçaları tekne kavsine uygun boşluksuz olarak yapıştırılmış veya yine aynı formda yekpare alüminyum olarak kullandıkları kalıplar üzerine, ortada geniş, uçlarda sivri ve işlem orta eksenden başladığı için hep tek sayıda çevirdikleri dilimler, genellikle maun, ceviz, paduk, vengi, kelebek, nadiren de erik veya zeytin ağacındandır. Önceden ısıtılarak kalıbın eğimli profili kabaca verilen dilimler ütü ve ince kâğıt yardımıyla kalıba çekildikten sonra, belirli yerlerdeki küçük monte çivileri çıkarılarak kalıptan alınır ve bu defa dilimlerin içbükey yüzeyi, çenber ve filetoların uzun birleşme hattı boyunca kalın kâğıt veya ekstrafor yapıştırılarak kuvvetlendirilir. + Tekne (gövde), göğüs (kapak), sap, burguluk ve teller olmak üzere beş esas elemandan meydana gelir.

Ut yapımı hakkında özet bilgilerİ

Yaylı sazlarda olduğu gibi uzun da bir şekli var. Yapımdan önce malzemeyi şeçmek gerekir. Utdteknesi; ceviz, maun, erik, kayısı, akça ağaç, kiraz, ithal ağaçlardan magase, vengi, pelesenk gibi birçok ağaçtan yapılmaktadır. En önemlisi kemanda da olduğu gibi üst tabladır. Seste başarı elde edebilmek için tablanın yani göğsün kaliteli ve çok kuru ladin ağacından yapılması gerekir. Ancak güzel ve yumuşak bir ses elde etmek için tabla kalın olmamalıdır. Çünkü ses molekülleri utun teknesine aksederek tablaya yansıyarak titreşim sağlar. Utta ses tablasının yüzde yetmiş beş önemi vardır, buna uyulduğu takdirde güzel ses almak mümkün olacaktır.

Utun Akort Çeşitleri

Ut tellerinin dört türlü akort şekli vardır ki şunlardır: 1) Geleneksel beş telli utta (inceden kalına); sol-re-la-mi-re; 2) Çağdaş altı telli utta (aynı sırayla): sol-re-la-mi-re-la (Targan bu kalın La’yı çalacağı parçaya göre bazen kalın Sol olarak da kullanmıştır); 3) Bacanos’un yaptığı değişiklik; sol-re-la-mi-si-fa diye; 4) Cinuçen Tanrıkorur'un akort sisteminde sol-re-la-mi-si-en kalın mi.

Mızrab

Udun, eskiden uzun süre zeytinyağına yatırılan genç ve erkek kartalın kanadından yapılan ‘mızrabı’ (teleği), bugün yerini hem esnek, hem sağlam kaliteli plastik malzemeden, 11-13 cm boy, 6 mm en ve 0.6-0.8 mm et kalınlığında ve hafifçe incelen uçları parabolik olarak yuvarlatılıp keçe ile parlatılmış mızraplara bırakmıştır. (İnce plastikten çanta sapı veya yoğurt kabı kapağından yapılmış mızraplar, kaliteli saz ve icrâcılar için söz konusu değildir.) Bunun ile beraber günümüzde imal edilen İ-20 adlı plastik malzemeden yapılma orta esneklikteki mızrablar da tercih edilmektedir.
Bunun yanında, mızrabın sertlik derecesi ve esnekliği (flexibilitesi) icrâcının alışkanlığına göre değişebilir. Bu konuda bir standart ya da şart koşulması uygun olmaz. Zîra kimi büyük icrâcılar sert mızrab tercih ederlerken kimi icrâcılar ise daha yumuşak ve esnek mızrab tercih etmişlerdir. Meselâ, Targan'ın orta sertlikte ve ucu inceltilmiş esnek mızrab kullandığı, Yorga Bacanos'un ise oldukça sert mızrab kullandığı söylenir.


Udun Türk Musikisindeki Yeri ve Önemi

Türk mûsikîsini en zarif ve asîl halinde ifadeye muktedir ney-tanbur ikilisinin Osmanlı sarayında da uda üstünlük kurması sebebiyle, 16 ilâ 19.yy.lar arasında sazımız itibar kaybına uğramış, aksine ona ‘sazların kraliçesi’ adını veren Araplarca baş tâcı edilmişti (bu itibar el’an devam etmektedir). Mûsikîyi Tanburî Cemil Bey’in plaklarını dinleyerek öğrendiğini söylemiş olan Mısır’ın en büyük bestecisi udî M. Abdülvehhâb’dan başka, Muhammed el-Kasapçi, Rıyâz el-Sımbâtî ve Ferîd el-Atrâş’ın yanısıra, Ş. M. Targan’ın yetiştirmeleri olan (dolayısıyla Türk zevkini de tadabilmiş) Cemil ve Munir Beşir kardeşlerle Selman Şukur, Arap âleminin en ünlü udîleridir. Bizim mûsikî tarihimizde de Farâbî, Safiyyüddîn ve Merâgî gibi en büyük sanatçı-nazariyatçılarımızın, nazariyat çalışmalarına yardımcı olarak kullandıkları saz hep ut olmuştu.


Büyük Ut Üstadları Uda 19. yy. sonlarında Türk toplumunda yeni itibarını kazandıran, bu arada 6. bam telini de ilâve eden, udî-viyolonselist Şakir Paşa’dır. Onu Nevres Bey izlemiş, onun arkasından da -farklı ekollerden- Ali Rif’at, Musa Süreyya, İbrahim Ziya (Özbekkan) Beyler, Şerif Muhiddin Targan, Selânikli Ahmed, Serop ve Küçük Sarkis Efendiler, Şerif İçli, Yorgo Bacanos, Şekip Memduh, Hrant Emre ve Kadri Şençalar gibi isimler gelmiştir ki, Udu bir daha hiç azalmayacak bir aşkla Türk halkına sevdirenler, işte bu isimlerdir. Bu sanatkârları da klâsik, fantezist-atılımcı ve piyasa tarzı gibi üç ana ekole ayırarak incelemek mümkündür. Nevres Bey’den Şerif İçli’ye kadar olanları klasik, Targan ve Bacanos’u fantezist-atılımcı, Selânikli Ahmed’den Kadri Şençalar’a kadar olanları da piyasa tarzı ekollerinde sınıflandırabiliriz. Klasik hariç, bu ekoller, saydığımız büyük isimlerin göçmesiyle ortadan kalkmış değildir. Önce, gazino, kulüp ve kasetlerin arabesk müziğinde en geniş oranda kullanılan piyasa tarzı müzik devam etmektedir. Fantezist-atılımcı tarzı, günümüzün konservatuarlı gençlerinin büyük bir kısmı devam ettiriyor. Klasik tarzın son temsilcisi ise Cahid Gözkân'dır.

2000 yılında kaybettiğimiz büyük ut sanatkârı Cinuçen Tanrıkorur ise kendi ifadesi ile "Bizim tanbur zevkine dayalı üslûbumuz" diye adlandırdığı ve son dönemde uda gönül vermiş pek çok kişinin rağbet ettiği bir tür tarz yada ekole imza atmıştır. Bu tarz sâde ve fazlaca ajitasyon yapmadan, adeta tanbur tınısına yakın ses ve tanburun mızrab darbelerine yakın çarpmaları ile süslü, fevkalâde nâzik, nârin ve bir o kadar da zor bir tarzdır. Her ne kadar tanbur zevkine dayalı üslup olarak tanımlansa dahi, Tanrıkorur ekolünde ut tekniği daha bilinçli ve daha bilimsel bir nitelik kazanmıştır. Bu ekole yukarıdaki izahatlardan ziyade, Tanrıkorur'un dâhice terkîb ettiği makamlar gibi, ut-tanbur zevkine dayalı terkîb edilmiş ekol yada tarz denilebilir. Bu tür ut tekniği Tanrıkorur'un taksimlerinde, saz eserlerinde ve sözlü eserlerinde apaçık görülür. Sağlığında birçok öğrencisi olmuş, kendinden sonra bu ekolü yaşatacak isimler yetiştirmiştir. İlk yetiştirdiği talebesi 1996 yılında kaybettiğimiz Ankara Radyosu ut sanatçısı Saim Konakçı'dır. Son nesil adi ustatlarının başında ise Gökmen Diler gelmektedir. Sanatçı son dönemde bestelediği eserlerle büyük bir ut ustası olmak yolunda büyük adımlarla ilerlemektedir.

Günümüz Ut Üstadları

Günümüzde yukarıda bahsedilen tüm tarz ve üslubun tamamını ustaca kullanabilecek kabiliyette pek az sayıda sanatkârımız vardır. Bu sanatkârlarımızın başında Necati Çelik gelir. Çelik icrâcılığı boyunca tek bir ekole yada tarza bağlı kalmadan, klasik-fantazist ve atılımcı tarzın tamamı ile ajitasyonun her türlüsünü büyük bir ustalıkla aynı anda uygulayabilen nadir sanatçılarımızdandır. Bu yeteneği ile başta Amerika olmak üzere birçok yabancı ülkede tanınmaktadır. Birçok ülkede verdiği konserlerle bir nevi Türk Musiki Kültürünün temsilciliğini de yapmaktadır. Ülkemizden ve yabancı ülkelerden birçok öğrenciyi bu yönde yetiştirmektedir.
Bunun dışında halen günümüz ustalarından Hasan Bakırcı,Mutlu Torun, Samim Karaca, O. Nuri Özpekel, Coşkun Sabah, Ahmet Altay, Yılmaz Yüksel, Teoman Önaldı, Bayram Coşkuner, Yıldıran Güz, Sedat Oytun, Yurdal Tokcan, Yıldan Dirik, Mehmet Akgün, Hakan Aydınlık, Necati Çelik, Mehmet Emin Bitmez gibi birçok sanatçılarımız da çeşitli tarzlarla sanatlarını icrâ etmektedirler.

Geçmişteki ve Günümüzdeki Ut Yapımcıları

Ut bütün Türk Mûsikisi çalgıları gibi tamamen el işçiliği ile yapılmaktadır. Bu nedenle yukarıda bahsedilen şeklinin aksine çok meşakkatli, uzun zaman isteyen ve gerçekte çok önemli bir sanat dalıdır.Günümüze kadar esasen usta-çırak yada baba-oğul usulu ile imal edilmiştir.Her ustanın ayrı bir tarzı ve imal şekli vardır. Bu nedenle utlar imal edenin ismiyle anılır ve isim yapar. Dünyanın birçok yerinde özellikle Arap ülkeleri ve Amerika'da ut imal edenler bilinmektedir. Ancak şu bir tartışılmaz gerçektir ki Türkiye'de imal edilen utlar geçmiş tarih itibari ile birer şaheserdir. Bu yapımcılardan Manol Usta (1845-1915), İlya Usta (1870-1930) ve Onnik Usta'ların imal ettiği utlar bugün için çok değer taşımaktadırlar. Günümüzde bu ses ve görünüm kalitesini yakalamış ustalarımız mevcuttur. Başlıcaları Ejder Güleç, Mustafa Arslan Biçicioğlu, Şinasi Özkan, Vasfi Çınlar, Nuri Tutpınar, Hadi Usta, Halim Özer, Sami Gül, Fevzi Daloğlu, Sabri Göktepe, Ender Göktepe, Sadettin Sandı gibi ut imal eden ustalardır.

Udun Bakımı ve Muhafazası

Ut icrâ esnasında ve çalınmadığı zamanlarda çok iyi muhafaza edilmesi gereken bir sazdır. Ut çalmaya başlanmadan önce ellerin muhakkak temiz olması gerekir. Bu parmakların hem tel üzerindeki hareketini kolaylaştırmak açısından, hem de tel üzerindeki tahribatı azaltması açısından önemlidir. Ellerin temiz olmadığı müddetçe de göğse temas ettirilmemesi gerekir. Bunun yanında sapın bittiği bölgedeki göğüs tahtasının temiz kalması bu surette mümkün olacaktır. Özellikle kolun dirsek bölgesine gelen kısmının icrâ esnasında mümkünse bir bez ile örtülmesi, yada kolluk giyilerek temiz kalması mümkündür.
Udun göğsü ve teknesi hiçbir şekilde ıslak bez, sabun, alkol, mobilya cilâsı, oto cilâsı, metal parlatıcılar gibi kimyasal maddeler ile silinmemeli yada temizlenmemelidir. Tekne üzerinde olabilecek toz veya lekeler kuru bez ile silinmelidir. Gögüs tahtası üzerindeki lekeler ise kesinlikle zımpara veya farklı aşındırıcı maddeler ile temizlenmemelidir. Burguların sıkışması gibi durumlarda da yine kurşun kalem, pudra, sabun, pastel boya, mâdenî yağ gibi maddeleri sürmek doğru değildir. Bu gibi durumlarda imalatçısına teslim etmek en doğru yoldur.
Ut çalınmadığı zamanlarda yüzüstü (göğsü üzerine) gelecek şekilde ışık alan bir dolap içerisinde muhafaza edilmelidir. Bunun dışında duvara asmak, üzerine güneş ışığı gelen yerde tutmak doğru değildir. Udu rutubetli ortamlardan uzak tutmak gerekir. Kimi zaman iklim şartlarından ve bölgesel vaziyet itibari ile (sahil kentleri gibi) udu rutubetten muhafaza etmek zorlaşabilir. Bu gibi durumlarda udu rutubetin en az olduğu odada ışık alan bir dolap içerisinde muhafaza etmek en doğru yöntemdir.
Ut uzun süre çalınmayacak ise telleri bir miktar gevşetilmek (1 ses kadar) sureti ile bırakılmalıdır. Ut günümüzde imal edilen bond tipi çanta yada fiberglas çantalar ile taşınmalıdır. Ancak bu gibi çantalar içerisinde uzun süre muhafaza edilmemelidir. Özellikle yaz aylarında kapalı ve sıcak ortamlardan uzak tutulmalıdır.
Ut perdesiz olması sebebi ile zengin bir ses aralığına sahiptir. Yüzyıllardır kullanılmasına ut için binlerce eser yazılmasına rağmen hala melodik zenginliğini korumaktadır.Perdeli ve mızraplı aletlere göre çok teknik ve zordur.Ut uzunca bir zamanda sabır ve azimli bir çalışma ile öğrenilebilir. Tok ve davudî sesi ile büyüleyici ve şevk verici bir musıki aletidir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder